1984 & 1Q84 - Kitap Yorumları

Herhangi bir kitap hakkında yorum yazmayalı epey oldu. Bir nebze ilerlemişliğim zamanında olmuşsa da tekrar sıfırdan başlayacağım galiba şu an.


1984 bir klasik. Distopik bir klasik olduğundan önceliği verdiğim kitaplardan oldu. Yazarı George Orwell 1948'de tamamladığı kitaba son rakamların yerlerini çevirerek 1984 ismini vermiş. Şu an birçok fantastik nitelikli kitap günümüz yıllarından çok sonra, belli olmayan -tabii bize göre- yıllarda geçer. George Orwell'ınsa kötü bir gelecek için -kurguda bile olsa- bu kadar yakın bir tarih vermesi benim açımdan garip bir durum.



1Q84 henüz bir klasik değil. Ama neden bilmiyorum çok ilgimi çeken bir kitaptı. İlk defa elimde 1256 sayfalık bir kitap vardı ve kesinlikle çok iyi hissettiğimi söylemeliyim. Haruki Murakami'nin bu kitabıysa 2009 yılında yayınlanmış. Evet ufak tefek atıflar vardı 1984'e ama kitapların adının bu kadar yakın olmasını gerektirecek bir atıf okuduğumu hatırlamıyorum, yahut dikkatimi çekmedi.


1984 bazı kilit noktalarda beni çok şaşırtan bir kitap oldu. Kesinlikle bir örgütün var olduğunu düşünüyorum. Julia düşüp Winston'ın eline sıkıştırdığı kağıtta kesinlikle bir tarih ve mekan yazılı olmalıydı. O yazmamalıydı orada, ah ah... 1Q84 ise ana hatları ve fantastik yapısı itibariyle şaşırtıcı olmakla beraber ancak gidişatın ufak tefek yerlerinde beklemediğiniz şeylerin olduğu bir kitap.

1Q84'te en beğendiğim şeylerden biri genel olarak kadın karakterlerin eleştirilecek yönleri olsa da güçlü, akıllı kadınlar olması. Aomeme'in sevgi görmeden büyüyen bir çocuk olmasına rağmen bunu hayatında pozitif bir şekle dönüştürmesi; Madam'ın kızını kaybetmesine rağmen, kızı durumunda olanlar için kadın sığınma evi açması; Ayumi'nin maruz kaldığı tacizlere rağmen gülebilen bir kadın olması...


Her iki kitapta da benim için olumsuz denilebilecek özellik -bilhassa 1Q84'te- gereksiz çok fazla cinsellik içermesi.

Burada 1984'ten aklıma takılan bir şey var. Seks karşıtı genç kızlar bellerine kırmızı bir kuşak bağlıyorlar. Bu sıkı bir şekilde karşı olduklarının bir göstergesi. Kırmızı kuşak bizim gelinlerimizin de taktığı bir şey. Acaba bu yorumu okuyanlardan kırmızı kuşağın tarihçesini bilen ve bizleri aydınlatabilecek biri çıkar mı...

(Hayal ettiğim kesinlikle bu olamaz.)

"Eğer kitap, epizotlarının renkliliğine göre değerlendirilecek olursa, Haruki Murakami'nin 1Q84'ü değerli bir eserdi." (Sayfa, 130)
Epizot: Bir roman, öykü ya da destanda, ana olaydan ayrı olarak yer alan ve başlı başına konusal bir bütünlük gösteren ikinci derecede olay ya da olaylar.

Yalnız yine şöyle bir şey var ki: Öyküye giren silahın bir yerde mutlaka patlaması gerekir. Herhalde kitap bu kadar uzun olunca bir kere karşımıza çıkan şey mutlaka başka yerlerde de karşımıza çıkma şansı buldu. Bir şekilde iki fikir de kitapta hayat bulmuş gibiydi.


1984 rahatsız edici bir kitap nispeten. Tarihin elle değiştirilebiliyor olması ve insanların seslerini çıkarmadan ya da gerçekten bu şekilde direk inanıyor olması acaba biz ne kadar inanıyoruz her karşımıza çıkana diye düşündürtmüyor değil.

Her ne kadar düşününce 1984'ün olumsuz şöyle şöyle yanları vardı diyemesem de benim için sıkıcı bir okuma süreci oldu. 1Q84 ise her ne kadar epizotları fazla ve uzun bir kitap olsa da genel olarak zevkle okuduğum bir kitap oldu.


1Q84'ü bir açıdan daha eleştirebilirim sanıyorum. Sonu... Aksiyon dolu bir şeyler bekliyordum sanırım. Bu kadar basit bir son -aslında belki basit değildir ama- kitabın güzelliğine ikinci küçük yeşil ayın çirkin gölgesini düşürmüş gibi oldu kitaba.

Ve son olarak bütün bunları yazarken aklıma şunlar geldi: Belki de Haruki Murakami 1984'te Winston ve Julia'nın o imkansızlıklara rağmen aşklarını yaşamış ancak sonunda bunu devam ettirmeyi başaramamış oldukları için bir tepki olarak 1Q84'ü yazmıştır. Karakterlerin bile ortak noktalarını buldum böyle düşününce. Julia "Seni seviyorum" yazdığı kağıdı Winston'ın eline sıkıştırmıştı hiç kimse görmeden ve Aomame hiç kimsenin görmediği bir anda Tengo'nun elini tuttu. Her iki aşk da bu şekilde başlıyor. İlişkilerde fiziken daha iyi olan taraf kadınlar, erkekler yazmaya meraklı... Bana çok mantıklı geldi şu an.

Böylelikle bir yolculuğun daha sonuna gelmiş olduk. Başta neredeyse ortak nokta bulamamışken sonunda 1984'ün aşk hikayesinin Japonya'da geçen şekli diyebileceğim noktaya geldik. Daha fazla saçmalamadan herkese iyi okumalar.



Şey bir de Sinfonietta çok baş ağrıtmıyor mu?...

Yorumlar